İngiltere’de öğrenciler 16 yaşına geldiklerinde GCSE sınavlarına giriyorlar, ancak tek bir sınav değil, her ders için ayrı sınavlar var. Öğrenciler genellikle 5-10 arası ders seçer ve her bir dersin sınavına girerler. Yani, her ders kendi alanında ölçülür ve bu sonuçlar üniversite yolunda önemli bir rol oynar.
Türkiye’de ise 8. sınıfın sonunda öğrenciler LGS adı verilen merkezi bir sınavla liseye yerleşirler. Lise boyunca ise çeşitli yazılı sınavlar yapılır, ancak üniversiteye girişte tek ve büyük bir sınav olan YKS’ye (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) girilir. Yani, İngiltere’de dersler bazında bir değerlendirme sistemi varken, Türkiye’de tüm öğrenciler aynı sınavda yarışıyor.
GCSE sisteminde, öğrenciler zorunlu derslerin yanı sıra geniş bir seçmeli ders yelpazesinden seçim yapabilirler. Sanat, drama, müzik, teknoloji gibi ilgi alanlarına yönelik dersler oldukça fazla. Bu da öğrencilerin akademik eğitimlerini kendi ilgi ve yeteneklerine göre şekillendirmelerine olanak tanır.
Türkiye’de ise müfredat daha merkezi bir yapıya sahip ve zorunlu dersler ağırlıktadır. Seçmeli dersler vardır, ancak genellikle temel derslerin dışına çıkılmaz ve seçenekler GCSE kadar çeşitli değildir. Öğrenciler, büyük ölçüde MEB tarafından belirlenen müfredatla ilerler.
İngiltere’de GCSE sınavları sonunda alınan notlar harf ve numara sistemine dayanır. Eskiden A* ile G arasında verilen harf notları, artık en yüksek 9 olmak üzere 9 ile 1 arasında numaralandırılmakta. Ayrıca, bazı derslerde sadece sınav sonuçları değil, projeler ve ders içi performanslar da değerlendirmeye dahil edilir.
Türkiye’de ise notlandırma sistemi 100 üzerinden yapılır. Öğrenciler yazılı sınavlar, projeler ve ders içi performansla değerlendirilir. Burada harf ya da numara sistemi yerine doğrudan puanlar kullanılır ve ders geçme notu genellikle 50 puandır.
GCSE sınavlarını tamamlayan İngiliz öğrenciler için macera bitmez! A-Level gibi ileri düzey eğitimlerle iki yıl daha eğitim alarak üniversiteye giriş için hazırlık yaparlar. Bu sistem, öğrencilerin üniversiteye giriş puanlarını birkaç aşamada toplamalarına olanak tanır.
Türkiye’de ise YKS, öğrencilerin üniversiteye yerleşmesi için tek belirleyici sınavdır. Lise eğitimi boyunca sınavlara girilse de tüm öğrenciler üniversite için YKS’ye girer ve bu sonuçlar, doğrudan üniversite yerleşimlerini belirler.
GCSE sistemi, öğrencilere akademik yelpazede daha fazla seçim özgürlüğü sunarken, Türkiye’deki MEB sistemi daha merkezi bir yapıda ilerler. İngiltere’de öğrenciler ilgi duydukları alanlarda uzmanlaşabilirken, Türkiye’de tüm öğrenciler aynı müfredatı takip eder ve üniversiteye giriş için tek bir büyük sınava girer.
Sonuç olarak, her iki sistem de öğrencilere farklı deneyimler sunar. GCSE, bireysel seçimlere dayalı, daha parçalı bir yapı sunarken, MEB daha bütünsel ve merkezi bir sınav süreciyle öğrencileri değerlendiren bir yapıdadır.